19 Temmuz 2011 Salı

dövmeler, dövmelerimiz...vol.1

dövme konusu ne zaman açılsa herkesin bir diyeceği mutlaka vardır. bunlardan en popüleri sanıyorum -benimki gibi olmayan- ebeveynlerin "allah seni dövmeli isteseydi öyle yaratırdı" gibi hayatımda duyduğum en komik ve en manasız itiraz cümlesi. bununla karşılaşınca düz mantığa başvurup "saçımızı da boyatmayalım / makyaj da yapmayalım / tırnak da kesmeyelim vs. o zaman", hatta "giyinmemizi istese giysili yaratırdı, giyinmeyelim de o zaman" deme cesaretini bulup da bu radikal cevabı oracıkta yapıştırmış bir ergenle karşılaşabilmiş değilim henüz, üzücü...gerçi aynı hızla bir tokat da ona yapıştırılabilirdi sanıyorum, neyse bunu geçelim.

"Tokadı yirsing"
babadaki tatmin ifadesine dikkat
(alternatifim Tatar Ramazan'dı)

hangi ortamda açılırsa açılsın bu konu, orada bulunan kişiler, anında dövmesi olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrılırlar. olanlar -gösterilebilir yerlerindeyse- dövmelerini birbirlerine gösterir, kime, nerede, ne kadara ve kadar zamanda yaptıklarını bildirirler. bu dövmeli insanlar arasında tekmil vermek gibi bir durumdur. bu tekmile genelde eşlik eden hikaye de "bilmemkaç şişe bira aldık bi yandan içtik bi yandan yaptık" gibicesine bilinmese de olur cinsinden anketodlardır. dövmeciyle bira içebilecek kadar "dövmeci kankası" olmak adeta marifettir.

 ne enteresandır ki bu şekil onca hikaye duymuş olmama rağmen "iş başında bira içen dövmeci" fotosuna ulaşamadım gugılda (yoksa hepsi yalan mıydı? hımm...). onun yerine bunu buldum, idare edin gari, bu da bi nevi içiş.

dövmesini bizzat kendi tasarlamış biri olarak bu konu her açıldığında yaptırma hevesli genç arkadaşlara tavsiyem aynı oluyor "çok iyi düşün, doğru kararı ver, pişman olmayacağın bir şey yaptır". bu noktada herkesin aklına isim yazdırma sıkıntısı gelir sanıyorum. bu durumla ilgili görsel ararken karşıma ilk çıkanın taçlı bir dövme olması ise fevkalade manidar :)

bu gördüğünüz kocasından ayrılan Katie Price'ın Peter Andre'nin isminden kurtulma biçimi.
tanımam etmem beni bağlamaz lakin buradan çıkarılacak ders belli; adamla evlensen de isim yazdırma :)
(Princess de kızının adıymış, yanlış anlaşılmasın)

bu duruma referans verilebilecek olaya bizzat şahit olmuşluğum var. nereden baksan 3-4 yıl boyunca oraya buraya çiziktirmek suretiyle geliştirdiğim dövmemi en nihayetinde yaptırmaya gittiğimde istediğimi bir süre de bilgisayar başında tekrar oluşturmakla uğraşmıştım. bu süre zarfında dükkana iki kız geldi (küçüğünden), bir tanesi -yanlış hatırlıyor olabilirim de- ayağına mı bi yerine "V" harfi yaptırmak istedi. ilk bakışta her türlü anlam yüklenebilecek bu "V"yi kaligrafi kitabında ararken harfin alt kısmının düz -veya kırık, her neyse- değil de sivri olmasında acaip bi ısrarı vardı, dövmeyi yapacak abimiz "şu olsa? bu olsa?" dedikçe "yok altı sivri olacak" diye daralttı ("iki kanat" mode: on). bir süre sonra ısrarın sebebini döküldü, sevgilisinin adının baş harfiymiş (vahdettin diyelim kendisine) "v" lakin olur da, hayat bu, yarın öbür gün ayrılırlarsa kendi adının baş harfi olan "y"ye (ona da yaltıray diyelim mesela, olmaz mı?) dönüştürülmesi kolay olsun diye böyle sivri istermişti sevgili yaltıray. bu açıklama üzerine biz birbirimize bakıp içimizden "yuh ama" demişizdir muhtemelen, geçmiş gün hatırlayamıyorum.

şayet vücudunuzu Rick Genest gibi kompil kaplatma meraklısı/heveslisi değilseniz, şahsi kanaatim dövmelerin gösterilmesine dayalı giyime yönelmemek gerektiğidir.sayın Genest'in böyle bir derdi olmadığı aşikar fakat sen sevgili kardeşim, evet sen, omzuna gladyatör zırhı gibicesine bişi (ben bunun kötüsünü bizzat gördüm, bu iyisi) ya da göğsüne İlhan Mansız misali kartal dövmesi yaptırmaya niyet ettiysen rica ediyorum, çok rica ediyorum hem de, şöyle giyinme gözünün yağını yiyim!

Simon Cowell da malzeme oldu ya la!
her nasıl olduysa dövmeyi göstermek uğruna orayı burayı açan adam fotoğrafı bulamadım bizzat zilyon tane görmüş olmama rağmen...

yani omuzdakini göstermek adına tshirt kolunu sıyırmayı filan anlarım ama şekilde görüldüğü üzere önünü fütursuzca açan adamın, gömleğin tahmin edeceğiniz üzere öyle sabit durmaması gibi bir problemi de var bununla birlikte, saç değil ki spreyle kazıklaştırasın! sürekli olarak o gömleğin dövmeyi gizleme gafletinde bulunan sinsi tarafını -sanki çok da doğal bi hareketmiş, "aman bi sıcak mı olmuş ne?" gibicesine- açma, geriye atma, origamik katlama filan gibi hareketlere yönelmek söz konusu burada. bu rahatsızlığımı ayyuka çıkaran olay da şu oldu; 1-2 ay önce hava -mevsim normalleri diye bişi kalmadığından- o kadar da sıcak değilken bir çift, çaldığımız mekanda en ön masadaydı. kızın suratsızlığı ve negatif enerjisini bir başka yazıda işleyeceğim lakin yanındaki adamın kıza yaranmak için yaptığı binbir türlü maymunluğun yanında az önce bahsettiğim şu "gladyatör zırhı omzu" olduğunu tahmin ettiğim dövmeyi göstermek için şekilden şekile girmesinin, ben sahneden her seyirciyle aşağı yukarı aynı ölçüde göz teması kurmaya çalışırken ne kadar dikkat dağıtıcı bir hareket silsilesi olduğunu varın siz gözünüzde canlandırın muhterem okurlar. yapma güzel kardeşim, yapma canım...

uzunca bir süredir dövmeli insanların arasında bulunmuş biri olarak şahsi kanaatim görünmeyen dövmenin daha güzel olduğu şeklindedir. yani demem o ki o dövme elbet bi şekilde görünecek, belki sadece yazın bikini/mayo giyildiğinde, belki sadece sevgilinin gözüne özel gösterimlerde, az sayıda olmasını tercih ve temenni ettiğim doktor ziyaretlerinde ya da en basitinden anca yazın t-shirt giyilince ama yaptırma amacını da iyi düşünmekte fayda var. mesela miami ink, l.a. ink veya kat von d'nin şovunu izlemiş olanlar örneklerini bilir, adamın -atıyorum şimdi- köpeği ölmüştür onun fotoğrafını yaptırır/adını yazdırır, gitar çalmak hayatıdır gider en sevdiği gitarını sırtına yaptırır, büyük bir badire atlatmıştır kendisine bu başarısını hatırlatacak ve hayatının geri kalanında cesaret verecek bi sembol yaptırır, gönül verdiği takımın amblemini yaptırır (bkz. aşağıdaki örnek) vs vs. ama sırf yaptırmış olmak adına yaptırmış gibi görünmemek için mütemadiyen bir gösterme çabası içersinde olmamak lazım diye düşünüyorum.

sevgili kuzenim Barış'ın aşağı yukarı 1 yıl evvel yaptırdığı dövme
işçilik güzel, konu sade ve anlamlı...
bilin bakalım hangi takımı tutuyor

baktım ki dövme konusunda yazdıkça yazıyorum, TLDR olmasın diye buradan ikiye böleyim dedim konuyu. dövmeyle ilgili engerekli çıngıraklı diğer fikirlerim de ikinci yazıya kısmetmiş. ben de bu arada meramımı anlatmamda destek olacak biraz daha malzeme toplayacağım müsadenizle...

esen kalın...


aşağı yukarı 1 yıl sonra gelen edit:

yukarıda Simon Cowell'ı metalaştırdığım mevzuya esas örneği o kadar uzaklarda aramaya gerek yokmuş meğer.  antalya'dan taze geldi, buyrun sıcakken yiyin:


bu artiz beyefendi Erdem Denkli adında yetenekli bir fotoğrafçı olup, kendisini 'gereksiz dövme gösterme çabası' konusunda böyle ulu orta gömmeme izin verdiği için fevkalade yüce gönüllü bir zattır.
her ne kadar fotoğrafın başarısı ve Erdem'in karizması yukarıda vermeye çalıştığım mesajı unuttursa da söz verdim, koymazsam ayıp olur diyerek sizleri onun bloguna da bir göz atmaya davet ediyorum.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

yogun istegim üzerine...


inat...

bir adım lazım
ben atmıyorum...
herkes kendine göre haklıdır
daha haklı?
kime göre?
neye göre?
kim bencil?
kim düşünceli?
oylama mı yapılacak?
"sen de hiç aramıyorsun" diyen, sen ne kadar arıyorsun?
arama önceliğini kim/ne belirliyor?
yaşa göre midir, statüye göre midir, nedir yani?

"görüşmek isteyen arar"


4 ay önce eski blog sayfama yazdığım yazıdır. 4 aydır bir şey değişmedi...statükoyu korumak iyidir bazen...