12 Eylül Cuma günü şöyle bir açıklamayla karşılaştık...
O günden beri bu açıklama üzerine grubu tanıyan ve sevenler olarak aramızda söz konusu "dağılma"yı konuşuyoruz. Haberi benim ilettiklerim arasında çok şaşıran da oldu, "bekliyorduk" diyen de...ben ilk etapta "noluyo lan?" deyip akabinde "e normal aslında" diyenlerdenim. Bunu destekleyecek 30 küsür konserlik gözlemim mevcut.
Şimdi haddim olmadan bu konuda biraz ahkam kesicem müsadenizle.
Bu paylaşımın altına yorum yapmak şöyle dursun, grubun elemanlarının durumla alakasız sosyal medya paylaşımlarının altına bile "çok üzüldük. neden böyle oldu? ayıp olmadı mı?" minvalli yorum yapan yüzler, belki milyonlar olmuş ve sayıları halen artıyor.
Sonra yukarda görüldüğü gibi bir tepkiyle karşılaşıyoruz Doğan Duru'dan (bunun dışında bir cevap da görmedim kendisinden, belki bana denk gelmedi). Dinleyiciye böyle çıkışması, tabiri caizse "düşene bir tekme de onun vurması" doğru mudur, yanlış mıdır ayrı bir tartışma konusu ama özünde düşünce biçimini anlıyorum, bu işin -onun kadar olmasa da- içinde bir insan olarak. Seyircinin giriş ücreti ya da bilet parası vererek ya da mekanda içki içerek, albümleri satın alarak vs. sahnedekini satın almış olduğunu düşünmesi konusuna değinmiştim daha önce, bu tepki de aşağı yukarı aynı şeyi diyor aslında. Katılmıyorum diyemem. Belki -böyle- dile getirmeseydi daha iyiydi diyebilirim. En azından insanlar sakinleşene kadar (burada da kendisine verilen cevaba bakalım). Ama bu da Doğan Duru'yu bunca yılın sonunda tanıyamadığıma işaret edecektir, söz konusu o olduğunda "az bile söylemiş, kendini tutmuş" demem daha doğru olacaktır belki.
Dinleyicilerin aşırı tepkilerine geri gelince..."Aşırı" diyorum çünkü grupların dağılması -aslında bu durumda dağılma söz konusu değil, ayrılık var sadece ama- bu işin "fıtratında var" denebilir. Belki lokal bir cover grubunu Redd'le karşılaştırmam abes ama ben gruba girdiğim sıra birlikte çaldığımız arkadaşların hiçbiri yok şu anki kadroda. Yaklaşık 5 yıllık mazimizde 7 kişi ayrılmış/göndermişiz, arada idareten bize katılanları saymazsam.
Nedenlere gelince "insan faktörü" her yerde olduğu gibi burada da devrede. Anlaşamadığınız biriyle müzik de yapamazsınız takdir edersiniz ki. Hadi yaptınız diyelim, bu artık müzisyenlikten çıkar, esnaflığa girer ve ne sahnedeki müzisyenler ne de seyirci zevk alır yapılan işten. Konserden konsere görüşüp, birbirinizden hiç haz etmemenize rağmen çıkar işinizi yapar, bitince de paranızı alır evinize gidersiniz...ne anladık o işten? Kimisi buna "profesyonellik" diyebilir tabii ama standart bir pop orkestrasından, düğünlere giden ekstra müzisyenlerinden ne farkınız kalır? Anlaşmazlığı uzatmamak en sağlıklısıdır. Özellikle de ortada üretim varsa.
---Bu arada ben bu yazıyı yazarken Redd'in geri kalan üyeleri -Doğan ve Güneş Duru ve Berke Özgümüş- aşağıdaki açıklamayı grubun resmi sitesinden duyurmuş.
Hayranlar "neden siz de bir açıklama yapmıyorsunuz?" sorularına buradan cevap bulmuş olabilirler lakin yine de bu paylaşımın da altında yüzlerce yorum olduğunu söylememe gerek yok sanıyorum. Hala da epey sinirliler doğrusu.---
Aslında sorulması gereken en basit soru şu: Redd'in her birini ayrı sevdiğim saygıdeğer üyeleri sırf hayranları üzülüyor diye bu karardan vaz mı geçmeli?
Bir başka soruyla analoji oluşturayım: Siz sırf ortak arkadaşlarınız üzülür diye geçinemediğiniz sevgilinizle ilişkinizi kavga dövüş sürdürüyor musunuz?
Cevap yeterince açık sanıyorum...
Örnekleri kademe kademe büyütmek gerekirse ülkemizin sayılı köklü gruplarından Pentagram'ı örnek gösterebilirim. Demir Demirkan, Ogün Sanlısoy ve Murat İlkan giderken neredeydiniz? Yahut daha da geriye gitmek gerekirse Mavi Sakal Tibet Ağırtan'ın yerine Genç Osman Yavaş'ı getirdiğinde? Ve tabii sonra tekrar Tibet Ağırtan'ı getirdiğinde? Müzik bir şekilde devam eder...istenirse. Dinleyici de "ben önceki/son halini seviyor(d)um moruk" deme hakkına sahiptir.
Yeri gelmişken daha yakın bir örnek benim bundan önceki grubumdan gelsin. Beni gruba aldığı gibi atma hakkını da kendinde gören bir arkadaş, benim gönderilmem sonucu grupta kendisi hariç kim varsa hepsinin ayrılmasıyla karşı karşıya kaldı da yine de grubun orijinal ismi kendisinde kaldı yahu, ne diyorsunuz?
Önceki örneğe geri dönerek çemberi ve yazıyı tamamlamak istiyorum. Syd Barrett'ın yerine Pink Floyd'a kimin girdiğini düşünürsek, her ayrılığı dünyanın sonu gibi tanımlamaktan vazgeçebiliriz. İnanıyorum ki bu ayrılık "bir devrin sonu" olduğu kadar "yeni bir sayfa" da olacaktır. Gruba inancını yitirmeyen dinleyiciler reformu gözlemleyip hangi halini sevdiklerine karar vereceklerdir sanıyorum. İsterlerse "bitti" deyip bugüne kadarki albümleri dinlerler, isterlerse yeni albümleri heyecanla beklerler...önümüzdeki konserlere bakalım.
Sevgiler, saygılar,
Z.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder