- kimin konseri?
+ Halimden Konan Anlar.
- kim anlar??
dalga geçmiyorum bak, bu ve benzeri diyaloglarla süsleniyor Halimden Konan Anlar'la ilgili muhabbetler. ben nerden duydum, ilk nerde gördüm, kim gösterdi, kendim mi denk geldim hiç hatırlamıyorum. kafamda beni buna yöneltebilecek 1-2 şüpheli vardı, onlar da ilk kez benden duyduklarını söylediler, komplo teorileri suya düştü. ben yaptıkları müziği tarif edecek halde değilim an itibariyle, edebilecekken yazsaydım daha iyiydi tabii ama olsun aklımda kalacağına buralara bir yere notunu düşeyim.
bizim millette hastalık bu, "bişiyi -illa- başka bişiye benzetme". kıyaslamayı tanımlama yöntemi olarak kullanmaya bayılırız. söz konusu Halimden Konan Anlar (bundan böyle "h.k.a." diye geçecektir) olunca da devreye Büyük Ev Ablukada giriyor kutsal bilgi kaynağımız, canımız (!) "ekşi"den okuduklarıma bakılırsa. yalan olmasın, "napıyo abi onlar?" diye soranlara ben de "Büyük Ev Ablukada'yı (b.e.a. diye anılacaktır gari) bildin mi?" diye sormadım değil. ha ben b.e.a.'yı çok mu bilirim o ayrı da zaten karşı taraf "yok bilemedim" dediği anda anlatıma hizmet edecek hiçbir şey kalmıyordu elimde.
şimdi benim bu b.e.a.'yı pek de iyi bilmeyen halim süregelirken karşıma h.k.a. çıkınca ilkini daha iyi öğrenmeyi pek de sallamadım açıkçası (bi de üstüne Bartu Küçükçağlayan'ın "yalan dünya'nın orçun'u"na dönüşmesinin ardından azıcık hevesim varsa o da kaçtı). dediğim gibi an itibariyle "tam da şöyle bişi" diyebilecek halde değilim ama bu yaptıklarına "alternatif" dersek işin içinden tereyağı/kıl (ıyy) ilişkisinin en güzel örneğiyle sıyrılırız zira tam tanımlayamadığımız her tür müziğe "alternatif" demek de milletimizin bir diğer hastalığıdır, acil şifalar dilerim.
adettendir...
Halimden Konan Anlar, telefonla anca bu kadar...
h.k.a.'yı eğlenceli kılan en önemli şey adamların sahnedeki sevimliliği ve sempatikliği sanıyorum (nasıl diyorsunuz, "enerji"?). sempatik gruplara duyduğum sevgi önceki yazılarımdan sezilmiş olsa gerek, "samimi ol, canımı ye" durumu h.k.a.'da da hakim olan. bunu dinlediğimiz diğer şeylerden ayıran ise sözler elbet (ya ne olacaktı?). melodik konuşma gibi bir durum söz konusu, bildiğimiz mevzular, doğal hitap şekilleri, günlük vaziyetler ve bazen öyle alakasız şeyler ki bununla ilgili şarkı mı olur hissiyatı yaratması da cabası (bu kalıbı ilk kez cümle içinde kullanıyorum galiba, aferin). şarkı isimlerini gördüğünüzde bir fikir sahibi olacaksınız zaten, buna inancım tam. ne biliyim bi Bıktım Bye olsun, bi Natali Portmın, bi Sergüzeşt-i Kadıköy olsun... kadıköy demişken, benim de kadıköy'de büyümüş olmam etkili olmuş mudur adamları sevmemde acaba lan? belki, biraz.
"bu neyin kafası?" gibi iğrenç bir soruya doğru koşacak değilim lakin bunlar güzel kafalar şeker kardeşim, sen de gel, bak boyu geçmiyor. karşıma gelip otursalar muhtemelen ağzımı bıçak açmaz şaşkınlıktan ama ben zaten dinlemeyi tercih ederim. siz de dinleyin, dinletin (benim konserden beri yaptığım gibi).
batarken güneş ardından tepelerin...
(yine ateşi çıkmış olmasın sakın teletabilerin?)
z.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder